Vaktiyle Silivri’de Jandarma komutanlığı yapan ‘Kemikkıran Şevki’yi bizim hemşehriler tanır. O anlattıydı. Seksenli yıllarda bir gece bir hırsız yakalarlar. Adam üç beş eve girmiş, sırtındaki çuval ziynet ile para ile dolu. Şevki bildiği usulle adamı konuşturur, hangi evlere girdiğini öğrenirler. Çalınan eşyalar bir masa üzerinde sergilenir. Sahipleri çağırılır. Çağırılanlar kendilerine ait olanı alırlar ama Şevki onları bir yere göndermez. Masanın üzerinde çuvaldan çıkan bir tek şey kalır. Af buyurun bir vibratör. Gelenlerin hiç biri ona sahip çıkmaz. Hırsız kasaları boşaltırken onu da alıp çuvala atıvermiş ama nerden aldığını hatırlamıyor. Şevki, kocaman vibratörü eline alıp hırsızlık mağduru kasaba bürokrarlarına doğru sallayarak o çetrefil Çerkes şivesiyle sorar… “Bu kimin oğlum bu kimin…” . . . Bu seçim sonuçları bana bu olayı hatırlattı. Sabah uyandım, Istanbul’u kimin aldığını kimse bilmiyor. Google bile bu soruya cevap vermiyor. Kızıyorum ama seviyorum bu halkı. Öyle bir vibratör bıraktı ki ortaya sahip.çıkılacak.gibi değil. Şimdi soruyorum sizlere arkadaşlar. Şimdi bu Istanbul kimin…