Neva’dayim.
Bir kaç genç okey oynuyor.
Taşlara bakınca aklıma geliverdi.
Hayat okey tahtası gibi… sen bir renkle per yapmaya çalışıyorsun…
İstediğin taş gelmiyor. Bozuyorsun planını…
Başka bir renge calışmak zorunda kalıyorsun.
. . .
Bayram vardı. Onun için gelirdim buraya.
Çok şey paylaşmıştık, beraber yaşlanıp başka şeyler paylaşacaktık.
O gitti, yasını tutarken başkalarıyla buluşur olduk…
. . .
Ne çok hayat sığdı kırk beş yıla.
Elbebek oğulcuk olduk, serseri olduk, öğrenci olduk, derviş olduk, savaşçı olduk, hoca olduk, sevgili olduk, baba olduk, üstat olduk, çaresiz olduk, dost olduk, düşman olduk…
Şimdi de yetim olduk.
Kalabalık el ayak çekti…
…
Planladığımız per bozuldu artık.
Bir ağacın dalıydım da kopartıp attılar sanki.
Şimdi başka renkler üzerinde çalışacağız.
Başka hayatlar yaşayacağız.
. . .
Hayat bir okey oyunu gibi.
Tahtasının fotoğrafını neden çektiğimi anlayamadı genç adam.
Ya onlu per bozulacak, ya yedili per…
Zaman onu başka renklere zorlayacak.