Bir alçak ve bunak palyaçoyu din adamı sanan binlerce insandan biriydi.
Yaşadığı küçük kasabada, öğrenciliğinde ögretmenliğinde, evliliğinde ona hiç kimse önder benimsediği adamın bir satılık palyaço olduğunu anlatmadı.
O zamanlar koca memlekette o palyaçonun adını “hazret” demeden anmak cesaret isterdi.
Hezeyanına keramet, ihanetine hizmet, geğirtisine şiir, tükrüğüne şifa derlerdi.
Sonra gerçek su yüzüne çıktı.
. . .
Havranlı bu kızcağız belki pişman oldu ama nedameti kıymet ifade etmedi.
Dün evlatcıklarıyla Meriç’te suya gark oldu.
. . .
15 temmuz’da halka kurşun sıkan hainler cezaevinde semiredursun.
Ruhunu o yaşlı şizofrene tutsak eden,
Devletini o şizofrenin burnuna halka takıp ayı oynatır gibi oynatan güçlere satan,
Elli çeşit maskaralıkla ülkesine ihanet edenler yurt dışından havlayadursun…
Bir buçuk yıldır cezaevinde tutulan darbecilere hala hak ettikleri ceza verilemezken…
Bu kız ve küçük çocukları mı ödemeliydi fetö faturasını…
. . .
Umarım önce anne ölmüştür.
Görmemiştir iki oğlunun boğulduğunu.
. . .
Yazımı beğenemeyebilirsiniz…
Siz de haklısınız.