enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,4764
EURO
36,4423
ALTIN
2.951,48
BIST
9.375,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C
DİKEY REKLAM
DİKEY REKLAM

Karabaş Pati’nin Ümit’i

14.10.2024
10
A+
A-

Bir kış gecesiydi. Soğuk, Cankırımı Mahallesi’nin sokaklarını sessizce işgal etmişti. Ümit, karanlığın içinden kaybolan ay ışığında “Sokak Hayvanları Toplama Kampı”nın kapısına yaklaştı. ( siz ona Auschwitz Kampı da diye bilirsiniz)

O, birkaç gün önce burada cıvıldayan köpeklerin ve kedilerin sesleriyle karşılanmıştı. Şimdi ise o seslerin yerini sessizlik almıştı; can sıkıcı, rahatsız edici bir sessizlik.

Adımlarını hızlandırdı. Kapıdan içeri girdiğinde her şey daha da tuhaflaştı. Yalnızlık, terk edilmişlik hissi sarıyordu her yeri. Köpekler, kediler, hatta kuşların bile olmadığı, terk edilmiş bir boşluk gibiydi burası. Arka tarafa geçtiğinde gördüğü manzara, onu derin bir dehşete sürükledi. Çöp konteynerlerinin yanında yığılı poşetler, içinde hareketsiz duran, masum bakışlarını kaybetmiş hayvan bedenleriyle doluydu.

Öfkesi, kalbine çarpan bir balyoz gibi hissettirdi. “Neden?” diye fısıldadı, kimseye soramamıştı bu soruyu, çünkü cevabı biliyordu. Hayvanların katledilmesi ne yeni bir olaydı ne de şaşırtıcı. Hükümetin çıkardığı yasalar, göz yumulan bu katliamlar… Hepsi birer zincirin halkalarıydı.

Ümit’in aklında sürekli dönen bir düşünce vardı: Bunu yapanların inandıkları yaratılış değerlerine göre insan, evrende kendisini merkezde mi görmeye kodlanmış, her şeyi kendilerine hak görüyorlardı. Öldürmeyi bile. Oysa başka insanlar ve değerleri de vardı. Hayvanlarla ve doğayla bir bütün canlı cansız haktı. “Var olanın var olması,” dedi kendi kendine, Hacı Bektaş Veli’yi hatırlayarak. Her varlık, kendi hakikatinde var olmalıydı, kendi yolunu bulmalıydı. İnsan diğerinden üstün değil, bir parçaydı. Ama bu toplum, bu toplumu yöneten akıl ve sistem doğanın dengesini bozulmakla kalmıyor, hem hayvanlara hem de birbirlerine olan adaletsizlikleriyle, zulmüyle yeryüzünü cehenneme çevirmişti.

O an zihni, Erdoğan’ın yıllardır kullandığı dini söylemlere kaydı. İslam’da hayvanların korunması gerektiği vurgulanırken, (enam38.Ayet, akara (Dişi Buzağı) Suresi, 2) Nahl (Bal Arısı) Suresi, 3) Neml (Karınca) Suresi, 4) Ankebut (Örümcek) Suresi, 5) Fil Suresi.) neden bu katliamlara göz yumuluyordu? Din, iktidarın elinde bir araç mı olmuştu sadece? Kuran’da hayvanların da can taşıdığı, onları korumanın insanın görevi olduğu açıkken, bu siyasetçiler hangi yüzle bu yasaları destekliyor ya da katliamları görmezden geliyorlardı? Bu katliamlardan murat edilen ümmetin(!) güvenliği mi? Ki, ümmet olmayanların güvenlikleri umurlarından olmadıkları belliyken!

Cevap çok netti. İktidar, dini yalnızca kendine hizmet eden bir silah olarak kullanıyordu. Dini söylevler halkı manipüle etmek için mi gerçeklerden uzaklaştırmak için mi kullanılıyordu. Hala 1912 Çıplak Ada vahşetinin izleri zihinlerde silinmemişken hayvanlara yapılan zulmün hoş görülmesinin nedeni buydu belki de: Hayvanların öldürülmesi, en az insan hayatının değersizleştirilmesi kadar normalleşmişti artık.

Konteynerin yanında yere çöken Ümit, ellerini başının arasına alarak düşündü: “Bu zulmü nasıl durdurabiliriz?” diye sordu kendi kendine. Cevabı belki de halkın farkındalığındaydı. Bu sistemin sadece hayvanlara değil, insanlara güvenlik sağlamak çok, ibret için olabilir miydi? Ümit, kollarını çözdü, gözlerini kapattı ve bir dua fısıldadı: Adalet için, sadece insanlar için değil, hayvanlar için de adalet.

Ertesi gün sosyal medyada görüntüler yayıldı, çöp konteynerlerindeki ölü hayvanların fotoğrafları paylaşıldı. Tepkiler çığ gibi büyüdü ama hükümetin yanıtı, her zamanki gibi sıradan oldu: “Olay inceleniyor. İktidarımızın şefkatli ve merhametli kolları.., ilgililerden hesap sorulacakla..” biten demeçler anlamını çoktan yitirmişti.

Ancak Ümit umutsuzdu. Yaşam hakkı için bir kıvılcım, büyük bir hak ve adalet mücadelesine dönüşebilir miydi? Hiç ümidi yoktu. Neredeyse her gün öldürülen kadın ve çocukların, kaybedilenlerin, taciz ve tecavüz edilen masumlar için adalet varımdı ki, köpekler ve kediler için olsun!

Bu halk ölü toprağını üzerinden atar da vicdanını geri kazanabilirse, sokaklar hem hayvanların hem de masumların birlikte yaşayacağı özgürlük, adalet ve merhametle dolu bir geleceğin simgesi olurdu. Ümit, o günlerin bir an önce gelmesi için elinden geleni yapacağına kendine söz verdi.

Hasan Baki ÇİFÇİ

Yazarın Diğer Yazıları
REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.