Hukuk ve Edebiyat ilişkisi akademik bir çalışmaya konu edildi mi bizim memlekette acaba. Batıda yüz yıldır irdelenen bir konu bu. Bizde inceleyen de akleden de yok. . . . Edebiyat toplumun aktığı mecra ve geliştiği zeminin fotoğrafını ortaya koyar. Bu sebeple edebiyat modern toplumlarda salt dilin işlerliğini değil, aynı zamanda toplumun farklı katmanlarını birbiriyle yüzleştirme görevini de amaç edinir. köylü ve kasabalı çocukların hukuk bürokrasisinde canavarlaşmalarından yakınılıyor şu aralar. Belki bu yabancılaşmayı gideren bir ders olur Hukuk ve Edebiyat ilişkisinin irdelenmesi. . . . Şeyhi’nin Harnamesi, Fuzuli’nin şikayetnamesi, Pir Sultan şiirlerinde hak arayışı, Ahmet Mithat Efendi hikayeleri, Ziya Paşa’nın nazımları, Mithat Cemal’in Üç İstanbul’undaki abidevi kahraman Adnan’ın mahkeme sahneleri, Halikarnas Balıkçısı’nın Mavi Sürgün’de anlattığı İstiklal Mahkemeleri yargılamaları, köy romanında adalet ve hukuk kavramı, Aziz Nesin’in Zübük’ü, Karakoç’un ‘Hakim bey’i, Necip’in Savcı Bey’i… Bunlar benim bir çırpıda aklıma gelen bir takım edebi eserler. Tüm bu eserlerde adalet, hak, hukuk, yargı, mahkeme, hakim, savcı, şahit kavramlarının ele alınışını incelemek hukukçularda ne kadar ufuk açıcı olur, ne kadar derin bir kültürel kazanım sağlar. belki bu sayede köy ve kasaba çocukları hukuk bürokrasisinin içinde canavarlaşma çukuruna düşmez, kendilerini edebi eserlerin aynasında izlerler. Sığ hukuk eğitimimize derinlik sağlayan bir akademik alan ortaya çıkar. Olur belki…