Damadın tahliyesi Fetö ile adli mücadelenin muvaffak olma ihtimali olmadığını ortaya koymuştur.
Evet bu örgütle adli mücadele başarıya ulaşamaz, çünkü
1) Her şeyden önce memleketin adli teşkilatının böyle bir yargılamayı gerçekleştirme gücü yoktur.
2) Mevcut yargı yükünü kaldıramayan adliyeler, bu yükün iki katı ölçeğinde bir yükü daha kaldıramaz.
3) iki yüz bin kişinin yargılanma sürecinin sağlıklı bir şekilde işletilebileceği düşünülse bile muhakeme esnasında örgüt ile zanlıyı birbirine bağlayacak olan illiyet bağının ortaya konması müşküldür.
Çünkü sanıkların çoğunluğunu Fetö denen bu şeytani hareket ile ilintileyen illiyet bağı görünür bir bağ değildir, soyut ve manevi bir bağdır tespiti zordur.
Memleketteki Fenerbahçelileri yargılayacak olsak onların takımlarına olan bağlılıklarının samimi olup olmadığını anlamak ne kadar güç ise Fetö zanlılarının çoğunun örgüt ile bağının hukuken sabit bulunması da o derece güçtür.
4)Memleketin her noktasına sızan bu uğursuz yapının güç ve nüfuz sahibi olanlarının bu adli teşkilat yapısı ile cezalandırılması mümkün olmayacaktır. Çünkü kimisi kayınpederi eliyle kimisi kayınvalidesi eliyle fiilen hukukun üzerine çöreklenmiş olan oligarşiye ulaşır ve kendisini uyku apnesini gerekçe göstererek muaf kılar.
5)İki yüz bin insanın yargılanma süreci bu insanların belki de örgütle alakası olmayan yakınlarının mağduriyetine sebep olur. Destekten yoksun kalan bu masum kitle devlete karşı suiniyet beslemeye başlar.
6)Faraza yargılama yürütülse bile Türk adliyesinin verdiği kararlar Avrupa Mahkemelerine taşınır ve netice olarak devleti ciddi zarara uğratabilecek sonuçlar ortaya çıkabilir.
7)Dini terminolojiyi ustalıkla kullanan bu zihin üstü örtülmüş idraksiz kitle, mahkemelerin vermiş olduğu mahkumiyet kararlarını din uğruna çekilen sıkıntı olarak sunup dışarıdakilere motivasyon sağlayarak onları kanun dışı eylemlere itebilir.
8)Örgütle ilişkisi sempati düzeyinde olan insanların iradeleri sertleşir, aslında çoğu birbirini tanımayan bu aptallar sürüsü güç birliği edebilir. Bu güç birliği yabancı servislerce muhtelif şekillerde devlet aleyhine kullanılabilir.
9)Bir piramidin sökülmesine tabandan başlanırsa piramit onu sökenlerin üstüne uçabilir. Eğer mücadele piramidin üstünden başlamış olsaydı yargı süreci başarı ile sonuçlanabilirdi. Ama tabandan başladığı için başarı ihtimali zordur.
10)Bu yargı süreci zaten son derece yavaş olan adliyeyi daha da yavaşlatır, tıkar, zamanla hukuk elle tutulmayacak ölçüde jöle kıvamına gelir. Halkın gözünde hukukla birlikte devlet de itibar kaybeder.
11)Bu süreç ne dünya kamuoyuna ne de tarihe anlatılamaz. Çünkü dünyanın her yerinde insanlar iyi dans edeni alkışlar.
12)Adli süreçteki aksaklık ve damadın tahliyesi tarzı rezaletler Amerika’daki şizofren şeytan tarafından mensuplarına zafer olarak takdim edilir.
Bu başlıklara elli başlık daha eklenebilir.
. . .
Ne yapmalı…
1)Bu mankurt sürüsünün tespit edilen elebaşları, fikir adamları, aksiyonerleri ve 15 temmuz kalkışmasına katıldığı sabit olanları son derece hızlı bir şekilde yargılanıp mümkün olan en ağır ceza ile cezalandırılmalıdır. Toplum vicdanı ancak bu şekilde rahat eder.
2)Örgütle arasında somut illiyet bağı bulunamayan memur takımına disiplin işlemi uygulanmalı ve ‘bağlantılı olduğunuz tespit edilmiştir, bundan sonraki işlerinizde devletin gözü üzerinizdedir, akıllı olun’ denmelidir. Bu tarz disiplin işlemi uygulanan insanlar mühim görevlere getirilmemelidir.
3)Bu babta değerlendirilen insanlar bir süre eğitim seminerlerine alınmalı, psikologlar ve din adamları tarafından neye hizmet ettikleri kendilerine anlatılmalı.
4)Örgütle devletin geçmişte eğitim ve kültür hayatını yeterince gözetmemesi sebebiyle irtibatlanmış olan fakat fiili bir dahli olmadığı halde meslekten ihraç edilenler ailelerini ıztırar durumunda bırakmamak için hizmet süreleri esas alınmak suretiyle bir nevi emekli edilmeli ve asgari ücret tutarının altında da olsa bir nevi emekli maaşı bağlanmalıdır. Ayrıca bu insanların bundan sonra devlet hizmetine alınmamaları da normaldir.
5)Örgütle mücadele asıl sivil ve siyasi alanda olmalıdır. İslam tarihinde benzeri ortaya çıkmamış bu şer ve mülevves yapının iç yüzü kamuoyuna din adamları tarafından anlatılmalı.
6) Kültür sanat matbuat dünyası bu mülevves yapıdan tamamen temizlenmeli. Bu noktada iltisak ve mensubiyeti ne ölçüde olursa olsun hiç bir şekilde tolerans gösterilmemeli.
7)Bu mankurt takımından temizlenen alanların liyakati esas alan bir anlayışla hızlı bir şekilde doldurulması gerekir.
8)İslam tarihi boyunca çok sık bahsedilen ama hiç bir zaman pratiğe geçmemiş olan ‘Suçlu sen de olsan cezalandırılırsın ya Fatıma!’ düsturu hiç olmazsa bu süreçte dikkate alınmalı ve bu şer örgütü ile alakası olduğu aşikar olan, kamuoyunun bildiği tanıdığı insanlar hakkında ibret-i alem için çok titiz yargılamanın yapılması gerekir.
9)Devlet bu örgütün yer altına inmesine, dönüşmesine, bir başka görünüm almasına, diğer dini yapılar içine girmesine müsaade etmeyecek politikalar belirlemeli.
10)Her türlü yatırım ve gelişim politikasının önüne kültür, eğitim, sanat ve estetik konmalıdır. Ta ki bu milletin bilmem kaçta kaçı bilim adamıyla, tarihçisiyle, din adamıyla, şarkıcısıyla, okumuşu ve cahiliyle, sanayici ve siyasetçisi ile birlikte bir daha önüne gelen şizofrene, müptezele, satılmışa pirim vermesin.
HULUSİ ÜSTÜN