Bundan yirmi beş otuz sene evvel doğu blokunun her hangi bir yerinden fuhuş yolu ile para kazanmak için memleketimize gelen yabancı kadın, uyduruk bir nikah kıyıyor ve o dakika Türk vatandaşı oluyordu. O yıllarda iki yüz binden fazla kadın bu yolla vatandaş oldu ve çocuk doğurdu. Şimdilerde ölen kocalarından kalan parayla çıktıkları Akdeniz tatilinin keyfini sürüyorlar. . . . Vize süresi beş yıldan on yıla çıkartılmış. 250 bin USD bedelle Türk vatandaşlığı alınıyor zaten. Vatandaşlık alacak paran yoksa muhacir sayılıyorsun, her türlü idare ediliyorsun. . . . Bizim Lazlardan biriyle evlenip bir sürü çocuk yapmış bir Ingiliz kadın, güneyde İngilizlerin yaşadığı yerlere Türk savcısının giremediğini çevresinde toplanmış bir sürü gence o yılışık şivesiyle anlatıp keyiften dört köşe oluyordu. . . . Biz Türkler vatansever bir millet değiliz, çikarlarımızı severiz. Vatan, ecdat, bayrak… bakmayın bu konuda birikmiş dünya kadar hamasi lafa. Dünyada vatandaşlığı en ucuz ülkeyiz. Memleketimizin herhangi bir yerini parası olan herkese peşkeş çekeriz. En yurtseverimizin bir Amerikan ya da Kanada pasaportu için neleri bıraktığını görmek şaşkınlık vericidir. . . . Yurtseverlik ülkene sahip çıkmayı gerektirir. Güzelliklerini korumayı, geliştirmeyi gerektirir. Mesela bir yurtsever için Kaz Dağlari bu ülkenin namusu olmalıdır. Çok değil on yıl sonra adından başka hiç bir şey bırakmayacağımız Kaz Dağları… Yurtsever adam denizi kirletmez, suyu kirletmez, çöpünü yere atmaz. Yurtsever adam vergi kaçırmaz. Yurtsever adam eşine dostuna, akrabasına hısımına kamu kaynağından öncelik tanımaz. Yurtsever mimarlar bu projeleri çizemez. Yurtsever belediye başkanları şehirleri bu hale getiremez. . . . Kanaatim budur açıkçası. Biz vatansever bir millet değiliz menfaatsever bir toplumuz. Dün de öyle idik, bugün de öyleyiz. Yarın başka türlü olmamızı gerektiren bir durum da yoktur.