Yaşlılığın acziyetini yaşamak, zihnen ve bedenen iflas etmek ona yakışmazdı.
Yaşadığı gibi terk etti dünyayı.
Böylesi bir kişiliğin artık bu topraklarda yetişmesi imkanının olmaması kötü.
Yokluğu telafi edilemez yeri doldurulamaz.
. . .
Ölümünün ardından ortaya çıktı ki ciddi bir nefret de varmış kendisine yönelik.
Derim ya, değişmez bir gerçekliktir. Bu ülkenin en sağında duranla en solunda duran iki adam, bu ülkenin en Türk’ü ile en Kürd’ü, en dindarı ile en dinsizi aynı kadın tarafından doğurulup aynı memeden süt içmişçesine aynı adamdır.
İkisi de aynı zaafla malüldur.
Bilgiden nefret eder, renkten, farklı düşünceden nefret eder.
Alatlı’nın aleyhinde olanlar bir takım siyasi çevrelerin ondan referans almasını gerekçe gösteriyorlar.
Oysa sokak lambasının altında hırsızlık yapılması sokak lambasının hırsız olduğu anlamına gelmez.
Alatlı’yı ciddi bir şekilde okumaya çalıştım. Zihni karmaşasının farkındayım ama o karmaşa muhteşem bir örüntü idi. Yaşı ilerledikçe konservasyonun konforunu tercih etti belki bir ölçüde. Ama son derece saygıdeğer bir duruşla ve önemli çekincelerle.
Hasılı, herkes sizin değerlerinizi desteklediği ölçüde kıymetli, sizin değerlerinizi desteklemediği ölçüde de kıymetsiz değildir. Bazılarının kıymeti bulunduğu irtifadan kaynaklanır.
. . .
Hal böyle iken kendisinin Türk toplumun her katmanı tarafından benimsenmesi onu yüceltmez, bilakis küçültürdü.
Vaki bir durum ki Türk, dün olduğu gibi bugün de bilgiden, görgüden, emekten, estetikten nefret eder.
Boyalı kuşa tahammülü yoktur.
Kitabı defteri, bilgiyi, dehayı kabullenmez, dışlar.
O bakımdan kendisine küçük siyasi mevzilerden söylenen insanların varlığı çok da bir anlam ifade etmez.
O, dünya durdukça fikirlerine atıf yapılacak bir üstatdır.
. . .
. . .
Hasılı…
Alev Alatlı’ya Tanrı müşfik kucağını açsın.
Ebedi bir huzur aleminde huzura ersin.