Garip bir tesadüf.
Enes Kara trajedisiyle sarsıldığımız bugüne altı yıl önce düşülmüş bir not.
“Çocuklar hür akıl sahibi” olsaydı…
. . .
Teoloji kitapları demişim, nezaketimi seveyim.
Bildiğiniz Risale’den, mektubattan, envai çeşit fıkıh kitabından ve tercümeden bahsediyorum.
Metaverse çağında bunların topluma, insana vereceği bir şey kalmadı artık.
Bunları geçmiş devrin zihin dünyasına ait eserler olarak görmeliyiz.
Keşke bu kitaplara dökülen göz nuru romana, edebiyata, öyküye, şiire dökülse idi.
Enes yaşıyor olurdu belki.
BEŞ SENE ÖNCEKİ YAZIM
Hayatı anlamanın, hür akıl geliştirmenin, insan denen tuhaf malzemeyi tanımanın en kestirme ve keyifli yoludur roman okumak.
Keşke cilt cilt siyaset ya da teoloji kitabı okumak yerine cilt cilt roman okusaydı insanlar.
Haber programları, magazin programları yerine romanlardan bahseden, romanları anlatan programlar olsaydı tvlerde.
Çocuklar hür akıl sahibi olurdu.
İnsanı tanırdı.
Hayatı anlardı.
. . .
Sadece ülkemizde değil tüm dünyada gündemin kördüğüme dönüştüğü şu günlerde yapılacak en makbul iştir roman okumak.
Klasiğinden…