Ben İstanbul Hukuk’u kazandığımda memlekette topu topu sekiz Hukuk Fakültesi vardı. Şimdi yüz elli civarında. Dünyada kişi başına en çok hukukçunun düştüğü ülkeyiz. adliye sayısı, derdest uyuşmazlık sayısı ve suç oranında da ilk sıralarda olmamız gerekiyor. . . . Her köşe başına bir hukuk fakültesi açmak ve hukukçu sayısını çoğaltmak bir sağ siyasetti aslında. Mevcut ilim disiplinleri içinde özgür akıl eğitimi veren tek okul hukuk fakültesidir çünkü. Tıp, siyaset, ilahiyat ya da sayısal bilimler kişinin özgür akıl sahibi olmasını ve özgür düşünme yetisi kazanmasını sağlamaz. Sadece hukuk eğitimi özgür düşünme becerisi kazandırır. Bir de gerçek manada sanat eğitimi… . . . Özgür düşünce hukukun doğasında vardır. Bir hak terazisi anlayışı tesis edilecek, Bu terazinin dengesini kısa vadeli hesaplar ya da aidiyetler belirlemeyecek. O bakımdan adam akıllı hukuk eğitimi almış birinden ‘mensup’ çıkması zordur. Nitekim fetö denen örümcek ağı her yeri ele geçirmiş ama hemen hemen hiç bir yerde baroyu ele geçirememiştir. . . . Parayı basanın diploma aldığı özel üniversiteler, hayatında yüz kitap okumamış eğitimcilerin elindeki taşra fakülteleri, öğretim üyesi kalmamış devlet üniversiteleri derken iş panayır yerine döndü Hukukçu olmak çoban olmaktan kolay hale geldi. . Hukuk fakültesi ve hukukçu sayısı arttıkça hukuk yerin dibine girdi. İstinaf uygulaması, arabuluculuk, uzlaşmacılık, derken hukuk özelleşmeye başladı. Hukuk özelleşecekse devlet denen yapıya gerek yoktur. üç beş kişi bir araya gelip kendi güvenliğini sağlar, çöpünü de kendisi toplar. Poşeti ücrete bağlayan kanunlar çıkartan bir meclisin içindeki onca adamı finanse etmek zorunda da kalmaz. . . . Ben özgür bir adam olmak için hukuk okudum, özgür kalabilmek için avukatlığı tercih ettim. Bana hukukun sağladığı özgürlüğü başka bir iş sağlayamazdı. Ama artık görüyorum ki hukuk fakültelerinden envai çeşit zihniyet çıkar oldu, özgür düşünen hukukçu sayısı ise üretim hatası mesabesinde kaldı. . . . Ceren Hoca’yı vuran katil, Mücrim kelimesinin anlamını bilmeyen hakim, tahsil edilmiş alacağı takibe koyan avukat, reisi olduğu adliyede tavuk besleyen savcı, bunların hepsi özgür düşünce eğitimi verilememiş, mesleğin gereği olan aristokrasiyi benimseyememiş, değil zihninde hak terazisi kurmak, bütün dünyadan alacaklı olduğuna inanmış lüzumsuz adam olmak zor olduğu için hukuk fakültesi bitirmiş tiplerdir. . . . Ceren’in katli somut bir felakettir ama biliniz ki hukukun hassas terazisinin ehil olmayan ellerde pancar kantarına dönmesi çok daha büyük cinayettir.
Araştırmacı-Yazar: Hulusi ÜSTÜN
