Bir köyüm olsaydı İstanbul, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir köşesinden, akan insan yığınlarıyla yeteneğin, sanatın, inceliğin hasılı her türlü insani değerin mezarlığı oldu. Anadolu bütün potansiyeli ile bomboş. Köyler ıssız, kasabalar köhne, şehirler tenha… Bu ülkenin çok uzun zamandır Anadoluya ilişkin planı yok. Bütün planlar Istanbul periferisinde, Marmara bölgesinde.. . . . Anadolu’ya ve kırsala ilişkin politika ve proje önerileri kırsal değerlerin kapitalist pazara kazandırılmasını konu ediyor aslında. Oysa köy, gittikçe yaşanmaz hale dönen metropoller karşısında son derece gerçekçi bir alternatif yaşam alanı olabilir. Köy değerlerinin kapitalist pazara kazandırılmasından ziyade köyde bir müstağniyet alanı oluşturmak yönünde projeler geliştirmek gerekli. Köy bir özgürlük alanı olabilir, köy hiyerarşinin olmadığı bir iş alanı haline getirilebilir. Belli bir standartta yaşamak için başkalarına ihtiyaç duymamak, servet sahibi olup başkalarına karşı güçlü olmak kadar değerli bir durumdur. Hasılı “özgürlük” siyasi bir kavram olmaktan önce psikolojik, sosyolojik bir anlam ifade eder. İşin gerçeği, her alanda daha çok köleliğe alışkın bir insan yığınına bu nasıl anlatılır bilmiyorum. . . . Bir köyüm olsa idi benim, soyumun, aile köklerimin ait olduğu bir köy olsa idi, ben her geçen gün biraz daha mahşer yerine dönen bu şehri, milletçe yaşanmaz kılmaya azm ü cehd ettiğimiz bu şehri terk eder o köye yerleşirdim. O köyün değerlerini paraya tahvil etmek yerine özgürlüğümü sağlamaya gayret ederdim. Bu konuyu sizin katkılarınızla olgunlaştırmayı teklif ediyorum. Bu hafta sonu dostlarımın köyünde olacağım. Internet olmayabilir… Endişe etmeyin, özgür olacağım.
HULUSİ ÜSTÜN
Araştırmacı-Yazar