Ticaret ve siyaset yapan bir dedenin torunu, siyaset ve ticaret yapan bir babanın oğlu olarak siyasetten uzak kalamadım. Hem böyle bir aileden geleceksiniz, hem gazetecilik yapacaksınız, sonra da siyasetten uzak kalacaksınız. İmkansız ötesi bir şey.
İlkokul, ortaokul yıllarında tatilde Biga’ya gider zaman zaman dedemin iş yerinde, zaman zaman da köyde vakit geçirirdim. Dedem Hacı Mehmet BEK , Demokrat Parti kökenliydi. Lafı sözü dinlenen biri olduğu içinde iş yerine sohbete gelenlerle dönüp dolaşıp laf siyasete gelir, bende konuşmalara kulak misafiri olurdum. Belki de siyasete merağım o yıllarda başladı.
Babam Ahmet Murat BEK , dedemin aksine siyasete Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nde başlayıp , MHP çizgisinde ilçe başkanlığı düzeyinde yıllarca yöneticilik yaptı. 1970 li yıllarda eğitim gördüğüm saatlerin dışında takıldığım yer iş yerimizdi. İş yerimizde tabiri caizse ‘ 7/ 24 siyaset konuşulurdu ‘ . Çok derin siyasi sohbetlere saatlerce şahip olduğum bu yıllarda yavaş yavaş siyasetinde içine ucundan girmeye başladım.
Okumayı sevmem de siyasete ısınmamı daha da hızlandırdı. Necdet Sevinç, Ahmet Kabaklı, Emine Işınsu, Abdurrahim Karakoç, Nihal Atsız , Ağah Oktay Güner, Rauf Tamer, Necip Fazıl Kısakürek ve bir çok yazarın eserleri ile o yıllarda tanıştım. 1980 yılına kadar belli bir siyasi alt yapım olmuştu. 1980 darbesi belkide hayatımda siyaset anlamında dönüm noktası oldu.
Darbe sonrası tekrar siyasal partilerin kurulmasının ardından 1983 seçimleri geldi çattı. Üç partinin öne çıktığı seçimlerde şu anda üçü de rahmete kavuşan Turgut Özal, Turgut Sunalp ve Necdet Calp’ın partileri yarışıyordu. Partilerin yeni kurulması ve geçmişlerinin olmaması önce herkes de bir kafa karışıklığına yol açsada daha sonra taşlar yerli yerine oturmaya başladı. Tabiki bu dönem de siyasi tartışmalar hiç olmadığı kadar fazlaydı. Nasıl olmasın ki? Üç yıl sonra tekrar demokratik bir seçim olacak fakat geçmişteki partiler bu yarışta olmayacaktı.
Darbenin mimarı Kenan Evren’in açık desteği MDP ( Horoz Partisi ‘oldu. İlk etapta Milliyetçi söylemleri ile beni de cezbeden parti de Turgut Sunalp’ın partisi oldu. İş yerimizin muhasebecisi ve çok sevdiğim Erkin Balaban Ağabey ile her gün hemen hemen ofisinde siyaset konuşuyorduk. İyi bir solcu olan elim bir kaza sonucu kaybettiğimiz Erkin Ağabey her tartışmamızın sonun da ‘ Kime oy verirseniz verin ama Turgut ÖZAL ın partisine oy vermeyin’ demeye başlayınca birden ÖZAL’a ilgi duymaya başladım. Erkin Ağabeyin bu konuda ki ısrarcı tutumu beni ilk seçimlerde Anavatan Partisi ne oy vermeme, daha sonra da o partiye üye olmama sebep oldu. 1983 de üye olduğum Anavatan Partisi’nde Allah nasip etti uzun yıllar her kademesinde hizmet yaptım. İlçe başkanlığı ve il genel meclisi üyeliğimle de siyasi hayatımı bu partide sonlandırdım. Erkin Ağabeyin telkinleri sonucu aldığı bu karardan da hiç bir zaman da pişman olmadım.
Şimdi hayatımızın yine bir dönüm noktasındayız. Ülke adına çok önemli bir karar vereceğiz hep birlikte. Demokratik yollarla, bir aksilik çıkmazsa yeni anayasayı oylayacağız. Şimdi yine önemli bir karar aşamasındayım herkes gibi. Çok genç yaşta kaybettiğimiz Erkin Ağabey hayatta yok, maalesef ondan feyz alamayacağım. Fakat onun yerine yine çevremde siyasi görüşünü benimsemesem de çok sevdiğim, saygı duyduğum , sohbetinden zevk aldığım bazı ağabeylerim var. Onların fikri benim için gerçekten çok değerli. 1983 de kullandığım taktiği kullanarak gelecekte pişman olmamak için onları dikkatlice takip ediyorum. Yeni anayasa hakkında görüşlerini alıyorum, eleştirilerini dinliyorum. Fakat sonuçta buluştukları nokta ne olursa olsun referandum da ‘ Hayır ‘ oyu verin oluyor. Geçmişteki tecrübelerim bana yine ‘ İmamın dediğini yap, yaptığını yapma’ sözünü hatırlatıyor. Gerçektende onları dediği gibi çocuklarıma ve torunlarıma daha iyi bir gelecek bırakma adına, Türkiye’nin ufkunun açılması adına oy vereceğim. Yani dediklerini yapıp, yatıklarını yapmayıp anayasaya ‘ EVET’ diyeceğim.