Uzun zamandır istediğim halde bir türlü, İstanbul da oynanan 1. Amatör müsabakalarını yakından takip etme fırsatı yakalayamamıştım. Bu haftaki amatör bülteni açıklanınca da bana sadece bu özlemimi gidermek için güzel birkaç müsabaka seçmek kaldı. Hem hakem kardeşlerim hem de amatör sevdalısı büyüklerim 1. Amatör maçlarının hiç değişmediğini söylerlerdi de inanmazdım. Ben de 1. Amatörün son halini izlemek için Silivri Ortaköy stadının yolunu tuttum. Gerçekten de dedikleri gibi en son on yıl önce hakem olarak çıktığım maçlar gibi üzerine hiçbir şey katmadan bugüne kadar gelmiş.
İlk maç S.Mimarsinan-Kavaklıspor (2-2), ikinci maç ise Gümüşyaka-Çanakça (0-0) maçlarıydı. Hakemlerin vasatın altında kaldığı, takımların birbirlerine üstünlük kuramadığı, oyun kurgusunun olmadığı, belli bir antrenman programına bağlı olmadan maçtan maça gelmiş izlenimi veren oyuncuların üç pas dahi yapamadığı, göze hitap edecek seyir zevkinin olmadığı müsabakalardı. İki maçta da sadece olumlu gördüğüm nokta, az sayıda da olsa amatör maç tutkunu seyircilerin izlediği, mücadele ruhunun üst seviyede olduğu ve yer yer çatışmalar yaşansa da (tabi burada çatışma başlamasına sebep olan ve bu çatışmayı yönetmede etkisiz kalan hakemdi) centilmenliğin elden bırakılmaması oldu.
Sitemim bu iki ve diğer amatör takımlarına değildir, altyapıyı geliştirici politikalar sunmaktan ziyade dışarıdan futbolcu alımını destekleyen, futbolun süper ligden amatör lige kadar kalitesiz, seyir zevkinden yoksun bir hale gelmesinde etkin rol oynayan, amatöre beklenen yardım ve destek ellerini uzatma tenezzülünde bulunmayan TFF ve kulüpler birliğinedir.
MHK ve il hakem kuruluna çağrı…
Hakemlik yaptığım yıllarda il hakem kurulu, üst liglerde maç yöneten ulusal hakemleri (özellikle de orta hakemleri) diri tutabilmek için süper amatör müsabakalarda değerlendirirlerdi ve hakem kurulunun bu atamalarından hem hakemler hem de kulüpler çok memnun kalırdı. Çünkü; hakemlerin penceresinden baktığımızda, İstanbul süper amatör ligi gibi kalitenin 3. Lig düzeyinde olduğu bir ligde maç yönetip, üst liglerde görev alacakları maçlar için kendilerini mental olarak hazırlama fırsatı doğuyordu, kulüpler de tecrübesiz, hakemlik deneyimi olmayan, kendi maçlarında hakemliği öğrenen genç hakemlerden ziyade bu denli zinde, deneyim ve tecrübe sahibi ulusal hakemleri maçlarında görmek istiyorlardı. Sanırım bu isteklerinde de sonuna kadar haklılardı. Sonuçta İstanbul amatörü, Türk futbolunun lokomotifi görevini üstlenmiştir ve bu imajın hiçbir şekilde bozulmaması gerekmektedir. Özellikle de müsabakalarda etkin rol oynayan hakemlerin atanmasını gerçekleştiren il hakem kurulunun oyuna katkısı göz ardı edilemeyecek düzeyde önemli yere sahiptir. Fakat merkez hakem kurulu ve il hakem kurulu bu sezon çok radikal atamalar yaparak, süper lig maçlarından amatör lig maçlarına kadar tecrübesi olmayan genç hakemlere görev vererek kendilerinin geleceklerini tehlikeye atmakla kalmayarak takımlara da zarar vermeye başlamışlardır.
İlerleyen haftalarda bu hatalarından vazgeçerek (görevde kalırlarsa) tecrübeli hakemlere sarılacaklarını düşünüyorum yoksa bu kulüpler tarafından muhakkak kendilerine hatırlatılacaktır. Şuan düşme kalma mücadelesi verilmediğinden kulüpler çok fazla ses çıkarmıyorlar ama liglerin ikinci devresiyle beraber yavaş yavaş çatırdamalar su yüzeyine çıkmaya başlayacaktır. O zaman da şuan ki cesur davranışını sergileyerek; güvendiğiniz, sürekli arkasında durduğunuzu söyleyerek maçlara gönderdiğiniz hakemleri gönderin de koltuk sevdalısı olmadığınıza inanalım. Tabi akıl hocanız Çakır ailesi bu duruma izin verirse…
Gelecek hafta görüşmek dileğiyle…
