enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
10°C
İstanbul
10°C
Çok Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
11°C
Salı Parçalı Bulutlu
11°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
13°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
15°C
DİKEY REKLAM
DİKEY REKLAM

SİLİVRİ’DEN YEREL SEÇİMLERE GENEL BİR BAKIŞ

SİLİVRİ’DEN YEREL SEÇİMLERE GENEL BİR BAKIŞ
22.03.2024
38
A+
A-

Her zamanki beş yılda bir yapılan seçimlerin yaklaşmasıyla, rakipler arasındaki koltuk kavgası bir kez daha kızışmaya başladı. Her seçimin kendine özgü koşulları olmasına rağmen, halk dilinde “aynı tas aynı hamam” diyebiliriz. Ünlü bilim insanı Einstein’e atfedilen “her seferinde aynı şeyi yapıp, farklı sonuç beklemek” sözüyle anlatılan durumla, taraftarlık formatında gidip gelmekteyiz.
Herkes, her şeyi ülke için, haklı için, millet için hatta vatan, bayrak, ezan için yaptığı iddiaları yine bol keseden havalarda uçuşmaya başladı. Anlayacağınız hep damardan.
Halkımız, milletimiz kim ne şekilde ifade ediyorsa, o büyük çoğunluk medcezir vurgunu gibi ölümle boğulmak arasında oradan oraya yalpalıyoruz dersek abatmış olmayız. Medceziri biliriz değil mi? Deniz çekilince suda yaşayan canlılar ölümle burun buruna gelir. Tabi en önemlisi yağmacılar üşüşürler. Ganimet zamanıdır. Deniz geri dönmeye başlarken karada yaşayan yağmacılar öyle açgözlüdürler ki suların yükseldiğini fark edemeyip boğulmayla yüzleşirler.
Kısaca pür halimiz bu olunca, birden “kurtarıcılar” peydahlanır. Bir seçimde daha kurtarıcıların büyük lütuf ve kahramanlıkları sayesinde kurtulmanın sevinciyle, medcezir akıntılarının girdabına nasıl düştüğümüz, kurtarıcılara minnet ve sadakat duymak zorunda bırakıldığımızı sormaya vakit kalmaz. Soranlarda sevilmez. Birden “terörist” yaftası asılı verir boynunuza.
Neyse bu bahsi fazla uzattık. Bir önceki yazımda “parti içi demokrasiyi kendi üye ve seçmenlerine çok görenlerin, kendi içinde eşit ve adil olmayanların, ülkeye demokrasi, eşit adil gelecek vadi koca bir palavradır.” Diye yazan ve düşünenlerdenim. Çünkü atmış yıllık ömrün defalarca sınanmış yaşanmışlıklarıyla sabittir.
Örneklemek gerekirse, belediye başkan adayı ve meclis üyeliklerinin belirlenmesi parti lider ve merkezi bürokrasinin azınlık gruplarının tercihiyle dayatılmıştır. Gerçekte her ne kadar yasallıkları varsa da meşruiyetleri yoktur aslında. Özellikle yerel demokratik değerlerin ve temsiliyetin bir karşılığı yoktur. Bugüne kadar olmamıştır da.
Ülkeye olduğu gibi, yerel halk kitlelerine hizmet lütfu yarışına girişiyorlar.  İnsanın ayıptır yahu diyesi geliyor. Halka rağmen halk için durumu. Hiçbir vadedilen projeyi halkla tartışmamışsın, sormamışsın, başta adaylığını parti tabanında bile bir ön seçime koyabilecek değeri vermemişsin, renkli dev ekranlarda uçuk kaçık yüzlerce proje sunuyorsun. Gülsek mi ağlasak mı? Ha bir de adayın adını öne çıkarıp afiş ve pankartlarda partisinin adını mümkün olduğunca saklamaya çalışanların düştükleri trajikomik durum var. Seçmeni yanıltmanın kurnazca bir yöntemi olsa gerek. ” Aslında ben o partiye oy vermem ama adaya oy veriyorum” algısından fayda beklemek
 Bir merkezden hazırlanıp birçoğunun gerçekleşmesi oldukça zor, seçim gazı olduğunu herkes bilir ama, cebindeki para o gösterişli projelerde bir kahve içmeye bile yetmese de birinden kurtulmak için diğerine sarılır.  Oysa bir şehrin, ülkenin geleceği bir kişinin ve ekibinin ne lütfuyla, ne öngörüsüyle, ne de hayallerine terk edilemeyecek kadar yaşamsaldır. Edilirse 6 Şubat 2023 depremleri gibi yıkım ve kıyım kaçınılmaz olur. Daha öncelerinde olduğu gibi ve gelecekte de olacağı gibi.
Projeleri, partiler, siyasi, ideolojik, toplumsal, sosyal felsefi kent yaklaşımlarına göre tabanda olgunlaşarak öncelikli ihtiyaçlara göre planlamayla olur. Seçmen adayın projesine değil, o siyasal topluluğun yönetim anlayışına oy verir.  Aday şehrin bir döneminde sadece kolaylaştırıcı rol üstlenir. Buda yurttaşlardan herhangi biri olabilir.  Öyle bilmem neyinde boncuk aranmaz. Çünkü şehir canlı bir organizma gibi kurumsal organların çarkları bir başkan olsun ya da olmasın çalışmaya devam eder. Ama bizde demokrasiyi kendi hareminin efendisi olma fantezisine malzeme edenlerden bundan fazlası da olmaz ne yazık ki!
Bir zamanlar mesleğim gereği bir yerel seçimde tasarımını hazırladığım seçim kitabındaki projeler için, “başkan çok abartmıyor musun?” Dediğimde “özellikle yapıyoruz halkın sosyopsikolojik duygu dünyaların da, inanmasalar bile yer ediyor” dedi. Etik olarak doğru değildi tabi, ama sistem halka hayal satmayı iyi biliyordu. Aksi halde  6 Şubat 2023 ve daha önceki  büyük depremlerde on binlerce canımızı kurban verir miydik?
İki hafta kadar önce Selimpaşa sahilinde yürüyüş halindeyken önümde yürüyen yaşlı bir adam , katlanmış bir pankarttaki CHP  adayının kırışık yerini düzeltip dikkatlice inceliyordu. Yanından geçerken “beğendiniz mi “ diye sorma gereği duydum. Adam bana göz ucuyla baktıktan sonra “ fark etmez, ikisi de bizim çocuklar” dedi. Merakla “Nasıl yani öteki kim ki?” dedim. Adam gayet samimi “ya birisi Gazitepeli, öteki Kamilobalı” dedi. Bunu Trakya sosyolojisi üzerinde belki başka bir zaman da analiz etmek gerekir.
Silivri de mevcut belediye yönetiminin seçimlere beş kala arka arkaya  yaptığı açılışlardan belediye ek hizmet binası açılışı ilginç görüntülere sahne oldu. “Bizim çocuklar” inci taneleri gibi dizilmişlerdi. Başka bir zamanda olsaydı, kimse yadırgamazdı. Ama seçime bir ay kalaya sıkıştırılmış bir açılışta hangi gerekçelerle olursa olsun aynı karede bulunmak kimler nasıl algıladı, kim ne mesaj aldı onu muhataplarına bırakalım. Lakin işine gelince cumhuriyet, Atatürk ilkeleri, laiklik, demokrasi, sol değerler üzerinden tepinenlerin, tamda cumhuriyetin ruhuna el Fatiha okumaya yeminli siyasi iktidar ve ortaklarının, yereldeki temsilcilerinin kamu hizmetini propaganda kurnazlığına paye biçip kurdele kesmeye hizalanmak, “ bizim çocuklar” diyen Selimpaşalı amcanın samimi  algısına haklılık kazandırsa da, hangi çıkar beklentileri karşılığı diye düşünmeden edemiyor insan. Her şekilde kazanan olma kurnazlığı!
 Akşam yatıp sabah yoksullaşarak kalkan, parası pul olmuş, yoksullaşmanın  küçük bir azınlığın dışında  herkesi ahtapot gibi  sardığı, adalet ve paylaşımın bu kadar bozulduğu bir ülkede yaşamaya zorlandık.(Türkiye İstatistik Kurumu 49745sayılı bülten) Bireysel özgürlüklerden, toplumsal demokratik kurumların işlevsizleştirdiği,  ülkenin ortaçağ düzenine savurmanın hazırlıkları hız kazandı. Haksız ve kirli kazanç, dolandırıcılık, narkotik, emlak spekülasyonu, banka ve diğer finans tefeciliği dünyada gri liste utancı.
İşçinin geçinemediği, çiftçinin ekip biçemediği, esnafın alıp satamadığı, akan kanın bir türlü durmadığı, doğa katliamlarına sebep olan sömürgeci emperyal şirketler ve ortaklarının havayı, suyu, toprağı zehirlediği bir siyasi iktidarın yereldeki siyasi temsilcilerinin gösterişli hizmet yarışı kişisel çıkarları için pastadan pay kapma yarışı gibi görünse de, asıl ülkedeki büyük yıkımın, talanın, yoldan sapmanın üzerini kamufle etme çabasıdır. Ya o kamuflajı yırtıp atarsınız ya da suç ortaklığı yaparsınız. Her ne kadar karar seçmenin olsa da, bedeli düne, bu güne ve geleceğe kesildiğinde “bu işler olurken sen ne yaptın? “ diye sorduklarında  başını öne eğmeyeceğin bir cevabın olsun.

REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.