Saadet Partisi İlçe Kadın Kolları olarak; insan yetiştirmek ve dolayısıyla bir medeniyet, bir kültür inşa etmek için gayret eden tüm Öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyoruz.
Eğitim bir ülkenin en önemli ve en öncelikli meselesidir. Eğitim; bilgiyi faydalı hale getirme sanatı yâni, bilgiyi kullanılır hale getirme ve davranış kazandırma sürecidir. Eğitimde amaç üretken olmaktır. Ele aldığınız insanı toplumda karşılığı olan bir meslek sahibi yapmaktır. Öğrenciyi bazı konularda sadece bilgilendirmek eğitimin amacı olamaz. İnsanı yalnız memurluğa hazırlamakla eğitim amacına ulaşmaz.
Eğitimi güçlü olmayan hiçbir ülke güçlü olamaz.
Milli Eğitim meselesi yeni öğretim yılının başında hamasi konuşmalarla dile getirilir, her seferinde de problemler bir başka zamana ertelenir. Milli Eğitim politikamız siyaset üstü olmalı, popülizme kurban edilmemelidir.
Her türlü kimliğe ve inanca, aynı ideolojiyi dayatan, tek tip bir eğitim anlayışı temel insan hak ve hürriyetleri ile bağdaşmamaktadır. İnsanın varoluşuna dair kadim gerçeği yok sayan, köksüz ve pozitivist bir tarih anlayışını temel gerçeklikmiş gibi dayatan müfredatın her şeyden önce kendisi problemdir.Rekabete dayalı ve yarışmacı bir anlayış temelinde işletilen eğitim süreci, konfor ve hazzı önceleyen, kendini düşünen, mutluluğu tüketimde arayan, aile bağlarını, akrabalık ilişkilerini ve toplumsal dayanışmayı ferdi çıkarlara indirgeyen bir zihin yapısının oluşmasına sebep olmaktadır.
Son yıllarda, insanlarımızın birbirlerine karşı merhametsiz ve acımasız davranmasının, şiddete başvurmaktan çekinmemesinin altında, yanlış eğitim politikalarının uygulanması vardır.
Yanısıra,
Maalesef öğretmenlerimiz ciddi sorunlarla boğuşmaktadır. Büyük bölümü ailesinin geçimini sağlayabilmek için birtakım ek işler yapmak zorunda kalmaktadır. Türkiye, OECD ülkeleri arasında öğretmenine en düşük maaşı veren ülkelerden biridir. Avrupa ülkelerindeki bir öğretmen özlük hakları bakımından, bizim öğretmenlerimizden 3- 4 kat daha fazla ücret almaktadır. Öğretmenlere uygun çalışma şartlarını hazırlayamayan, hak ettikleri maddi imkânı temin edemeyen bir sistemden, kaliteli eğitim beklemek hayaldir.
Diplomanın ekonomik açıdan bir sınıf atlama aracı olarak görülmesi öğretmenler üzerindeki baskıyı artırmaktadır.
Öğretmenlerden bir müfredatı aynı sürede birebir öğretmelerini istemek öğrenciler arasındaki öğrenme farklılığını yok saymaya, birçok öğrencinin derslerden tamamen kopmasına yol açmaktadır.
Ülkemizde çok ciddi bir öğretmen açığı vardır. 350 bin öğretmen atama beklerken 40 bin öğretmen ataması yapılmaktadır. Yüksek puanlarla eğitim fakültelerine girip, okullarını başarıyla bitiren, KPSS‘de de en yüksek puanları alan gençlerimiz hala işsizdir. Birçok gencimiz işsiz gezmekten dolayı bunalıma girmektedir.. Hem öğrencilerimize hem de atanamayan öğretmenlerimize yıllardır yaşatılan bu mağduriyet derhal giderilmelidir.
Cüzdanıyla idealleri arasında sıkışan bir öğretmenden idealist bir gençlik yetiştirmesini beklemek hayalciliktir.
Belirli dersleri temel ders kabul edip sınavlar bu derslerin içeriğine göre yapıldığında öğrenciler de öğretmenler de bu derslere yoğunlaşıp, resim ve müzik gibi derslerin öğrenci gelişimi üzerindeki etkisi yok sayılmaktadır.
14 yıldır tek başına bir iktidar tarafından yönetiliyoruz. Son açıklanan hükümetle birlikte 6. Milli Eğitim Bakanını da görmüş olduk. Son Bakan İsmet Yılmaz’ın “6. bakanım ama benim de ne kadar gideceğim belli değil” sözü işin vahametini göstermektedir. Her gelen yeni bakanla yeni bir sınav modelinin denenmektedir. Sınavların adları belirlenirken neredeyse alfabedeki bütün harfler kullanmaktadır.
Öğrencilerimizin matematik merkezli ölçülmesi sonucu, özel yetenekleri soru eşitliğine dayanan bu mekanizma ile yok sayılmaktadır. Okul, çocuklarımızda pazarı pazartesiye bağlayan geceler karın ağrısı yapmaktadır.
Eğitim sistemimiz öğrencilere sadece bilgi yüklemeyi amaçlayan ezberci bir sistemdir. Bu sistemde yorum ve analiz yapabilen, iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı, faydalıyla zararlıyı birbirinden ayırabilecek üretken ve verimli kavrayışa sahip gençler yetiştiremiyoruz. Sınavda farklı bir soruyla karşılaşan ezberci gençler başarılı olamamaktadır.
Bugün okullarımızda en az 12 farklı kalemde para toplanıyor. Anayasa‘ya göre “İlköğretim devlet okullarında parasızdır.” Gençlerimizi en iyi şekilde eğitmek ve yetiştirmek devletimizin asli görevleri arasındadır. Hal böyle iken okullarda velilerden değişik adlarla para alınmaktadır. Kayıt parası, temizlik parası, temizlik personeli parası, güvenlik görevlisi parası, yakıt parası, telefon parası, temizlik malzemeleri parası, fotokopi parası, kırtasiye parası, klima farkı parası, spor parası, diploma parası… vb.
Türkiye’deki milli eğitim, 1947’den bu yana, Kahire’de yapılan “Amerikan Eğitim Anlaşması” gereği “FulbrightKomisyonu”nun denetimindedir. Gençlerimize John Dewey programlarıyla ,batı hayat tarzını aşılamaya çalışan eğitimin, çok acil olarak “milli”leştirilmesi gerekmektedir.
Biz insanlığa ilimleri öğreten bir milletiz. İlim adamlarımız yüzyıllarca dünyaya ışık tutmuşlardır. Bu gün kendi medeniyetine yabancı olarak sadece kuru bir alan bilgisiyle yetiştirilen öğretmenler yeni nesillerle kadim bir medeniyet arasında köprü olamazlar. Başkalarının denetimindeki eğitim bize hizmet edemez. Milli kültüre, milli kimliğe hizmet eden güçlü ve doğru bir eğitim olmazsa Türkiye’nin kurtuluşu ve yükselmesi mümkün olmaz.
Eğitim sistemimiz rötuşlarla düzeltilemez. Eğitim sisteminde; sınav sayısında değişiklik yapmanın, sınavları azaltmanın örneklerini yaşıyoruz. Bunlar ölüye makyaj yapma çalışmalarıdır. Sistemin kökten değişmesi gerekmektedir.
Bir ülkenin yüksek öğretimdeki başarısı üniversite sayısının çokluğu ile değil, o üniversitelerde verilen eğitimin kalitesi ile ölçülür.
Gençlerin ellerine tutuşturduğumuz diplomalar “İşsizlik Sertifikası”na dönüşmüşse 500 üniversitemiz olsa ne fark eder.
Kendi tarihini bilen, özgüven sahibi, dünyayı tanıyan, sorumluluklarının farkında olan bir genç ile geleceği kuşanabiliriz.
Bilgisayarının, takım tezgâhının, laboratuvar masasının yanına alın terini, inancını, ideallerini koyabilen genç ancak YENİ BİR DÜNYAYI kurabilir.
Seküler bir müfredattan, hürmeti, hizmeti ve merhameti önceleyen bir nesil çıkmasını bekleyemeyiz. Adaptasyon müfredat programlarından vazgeçilmeli, kendi milli benliğimize, yapımıza uygun, öğretici, ama daha da önemlisi eğitici ve olumlu davranış kazandırıcı müfredatlar hazırlanmalıdır.
Okullar sadece bilgi ve kültür vermekle kalmamalı, onun yanında ahlak ve karakter terbiyesi de vermelidir. Bu ikisi birlikte olmazsa yetişme ve yetiştirme eksik kalır.
Saadet Partisi olarak Erbakan hocamız gibi diyoruz ki; “Asıl mesele çocuklarımızın kalbine ne koyduğumuzdur.”
Bunun reçetesi, rekabete dayalı, yarışmacı bir sistemin yerine; hak ve adalet merkezli bir anlayışı okullara taşımaktır.
24 Kasım Öğretmenler günü onlarca içtenlikten yoksun tebrik mesajlarının okunduğu ve vaatlerin sıralandığı bir gün değil minnettarlığımızı samimiyet ile ifade ettiğimiz ve öğretmenlerimiz ile vaade gerek kalmamış ortamlarda ve şartlarda buluştuğumuz günler olmalıdır.
Bir ülkenin en büyük gücü, imanlı ve inançlı evlatlarıdır.
Gençliğine sahip olan geleceğinden emin olur. Çağın fen ve teknolojik bilimleriyle teçhiz edilmiş, ahlak ve maneviyat sahibi gençler, Yeniden Büyük Türkiye’nin inşasında en değerli servetimiz olacaktır.
Ülkemizin ve dünyanın adaleti, kardeşliği, paylaşmayı ve merhameti önceleyen; inancını ve kimliğini koruyarak başkalarının da hak ve hukukunu gözeten; kendi yaşama zevkini değil başkalarını yaşatma aşkını içselleştiren; gösterişsiz, sabırlı ve azimli bir şekilde yeni bir dünyanın oluşumu için çalışan nesillere ihtiyacı vardır.
Öğretmenlerimizin büyük fedakârlıklarla çalıştıklarını çok iyi biliyoruz. Her şeye rağmen öğretmenlerimizin sistemden ve dayatmalardan kaynaklanan sıkıntıları aşarak, çocuklarımızın ve gençlerimizin kalplerinde; iyinin, doğrunun, faydalının ve adil olanın yer bulmasının gayretinde olacağına inanıyoruz. Kendilerine bu vesileyle bir kez daha şükranlarımızı sunuyor, tüm eğitim camiasının 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyoruz.