Kahramanmaraş Katliamı’nın üzerinden 35 yıl
geçti, ama unutulmadı. Öldürülenlerin sayısı resmi makamlara göre 111, yaşayanlara
göreyse çok daha fazla. Aralarında çocuklar, yaşlılar, hamile kadınlar hatta
bebekler vardı. İşte katliamın tarihi ve tanıkların anlattıkları…
Takvim, 19 Aralık 1978’i gösterdiğinde, Kahramanmaraş’ta büyük bir katliam
için hazırlık yapılıyordu. Hedef Aleviler ve solculardı. Resmi makamlara göre
111, araştırmacılara göre çok daha fazla insan işkenceyle öldürüldü.
Aralarında, çocuklar, yaşlılar, hamileler, bebekler de vardı. Katliamın baş
aktörleri bulunamadı, yakalananlar afla salıverildi, dava zamanaşımına uğradı.
Üzerinden 35 yıl geçse de, unutulmadı.
“İnsanlar
parçalandı. kadınların göğüslerini, kollarını kestiler. Anne karnındaki
ceninler bile sökülüp duvara yapıştırıldı…
Bu vahşetin gerekçesi, 19 Aralık’ta atıldı, faşistlerin propaganda aracı haline
gelen ve gösterim tarihi aniden iki hafta öncesine alınan “Güneş Ne Zaman
Doğacak” filminin gösterildiği Çiçek Sineması’nda bir bomba patlayıp da,
iki kişi ölünce, solcular suçlu ilan edildi. Oysa dönemin İçişleri Bakanı İrfan
Özaydınlı’nın katliamın gün ışığına çıkartılması için görevlendirdiği özel
ekibin gizli raporunda, bomba sahiplerinin adresi başkaydı:
“18 Aralık 1978 günü, ÜGD Maraş şubesi ikinci başkanı Mustafa
Kanlıdere, Ökkeş Kenger ve üçüncü başkan Mustafa Tecirli’ye halkı kışkırtmak
tahrik etmek ve isyanını sağlamak için solcuların attığı süsü verilmek
kaydıyla, tahrip gücü az bir dinamit atılmasını emretmiştir”…
Plan işe yaradı, iki gün sonra TÖB-DER üyesi iki öğretmen, Hacı Çolak ve
Mustafa Yüzbaşıoglu öldürüldü. 22 Aralık’ta öğretmenlerin cenazesine
katılanlara saldıran faşistler, “Alevilerin camileri yaktığı, kadınlara
tecavüz ettiği” yalanlarıyla halkı kışkırttılar, hedef günler öncesinde
“sayım” bahanesiyle çarpı koyarak işaretlenen çoğunluğunu Alevilerin
oluşturduğu solcu evleriydi. Ellerinde baltalar, keserler, oraklar, dinamitler
ve Amerikan malı silahlar… Olaylar, aylar önce planlanmıştı. Savcı Dündar
Saner’in açıklamaları da bunu doğruluyordu. “Uzun süreden beri tezgâhlanan
plan bu şekilde tatbikat safhasına konuldu” diyordu Saner, “Olayların
başlangıcında 20 kişiye otopsi yapabildik. Uzun menzilli silahlarla
öldürülmüştüler. Daha sonra ceset fazlalığından değil otopsi, kimlik tespiti
bile yapmaya imkân kalmadı…
Öğretmenlerin cenazelerinde kortej
sorumlusu olan Hamit Kaplan da, katliamın planlı olduğuna dair kanıtlar
olduğunu söylüyor; cenazelerin hastane tarafından bilinçli olarak Cuma namazı
saatinde verilmesi, askerin yeterli önlem almaması; belediye hoparlörlerinden
yapılan “Aleviler din kardeşlerimizi katlettiler, öçlerini alacağız”
çağrıları… Kimi imamlar camilerde “Allah adına savaş”a çağıran
vaazlar veriyor, “Oruç ve namazla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş
sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır” diyerek öfkeyi kışkırtıyorlardı.
Sonunda katil güruh çocuk, bebek, hamile, yaşlı, önlerine kim çıkarsa öldürdü.
Öldürülmekten kurtulmayı başaranların sığınaklarından biri, Vilayet
binasıydı. çoğu kadın ve çocuk, 35 bin kişi buraya sığındı.Dönemin Sağlık
Bakanı Mete Tan, şehre girmeyi başardıktan sonra gördüklerini “70’lik
yaşlıları, üç yaşındaki bebekleri vurmuşlar. Cesetler kokuyordu” diyerek
anlatıyordu. Bu vahşetin suçluları mı? Maraş Katliamı’nın faili olarak 804 kişi
yargılandı. Katliamda birinci dereceden rol oynayan 68 kişi hiç yakalanmadı.
379’u beraat ederken, 29’u ölüm cezasına, yedisi müebbet hapse, 321’i 1 ile 24
yıl arasında değişen hapis cezalarına çaptırıldı. 314 kişinin cezalarında 1/6
oranında indirim yapıldı, 1991’de çıkan Terörle Mücadele Yasası’ndaki
değişiklikle de hepsi salıverildi. İdam ve müebbet hapis cezaları Yargıtay
tarafından bozuldu. Dava, 1996’da Yargıtay tarafından “zamanaşımı”
gerekçesiyle düşürüldü…
Hep acılar hep yok edilme çabaları çalışmaları ama bu ülkeyi bu bayrağı bu
toplumu ve bu Cumhuriyeti en çok seven Alevi toplumu; yaşananları okurken bile
dehşete düşüyor kaldıki bu olayları gerçekleştirenlerin hangi sıfatta hangi
kimlikte olursa olsun insanlıktan çıktıklarının göstergeleri bu şekil
olmamalıdır.
35 yıl önce katledilen Devletin Türkiyede yaşanan katliamları aydınlatma
canlarımızı anmaya giderken hergün yeniden işaretlenen Alevi Evleri, Baskılar,
yok sayma, ötekileştirme, inkar ve asimilasyon malesefki 2013 yılında 21.
asırda halen devam ediyor.
isteğinin olmadığını biliyoruz bu ayıplarla yaşayan hükümeti kınıyoruz.
Alevi Kültür Dernekleri Silivri Şubesi olarak 21 aralık
2013 saat 12 00 de…
Mağaralı Mahallesi Fevzi Çakmak Caddesinde
Kahramanmaraşta yapalacak Anma ya tüm yol ve dava kardeşlerimizin bizimle
birlikte olmaya davet ediyoruz.
Alevi Kültür
Dernekleri
Silivri Şub. Yön
Kurulu