SİAD’ın katkılarıyla hazırlanan İş Dünyası programı Küpe FM’de başladı. Her Salı SİAD Üyesi firmaların yetkililerinin katılacağı programın ilk konuğu Çağ Kabara Yönetim Kurulu ve SİAD Başkanı Hakan Kocabaş oldu.
Kocabaş, programda Turhan Alyakut’un sorularını yanıtlarken Çağ Kabara’yı tanıttı, dünya ve Türkiye’deki sektörel ile ekonomik gelişmeleri yorumladı.
İş Dünyası programını hazırlayıp sunan Turhan Alyakut, 2019 yılının ikinci döneminde ekonominin %1,5 daralma yaşandığı açıklamalarının ertesinde, bölge ekonomisine katkıları bulunan temsilcileri ağırladığı program kuşağının ilk konuğu Hakan Kocabaş’a “Çağ Kabara nasıl kuruldu, ne zamandır faaliyette?” sorununu yönelterek başladı.
KOCBAŞ: BABA SÖZÜDÜR “SAĞLAM DUVAR YIKILMAZ”…
Kocabaş, Çağ Kabara AŞ’nin kuruluş ve üretim sürecini şöyle anlattı: “Şirketimiz 1977 yılında, yani 42 yıl önce babamız tarafından kuruldu. 1940 yılların sonlarında babamız Yaşar Bey, Giresun’da ilkokula giderken 8-10 km mesafeyi elinde ayakkabılarıyla gidip, okulda giyermiş. Sonra çıkışta yine ayakkabılarını eline alarak eve yine o uzun mesafeyi yürürmüş. Yokluk içerisindeki bir Türkiye’den söz ediyorum. Dedemiz gemici olduğu için babamın İstanbul’da bir çıraklık dönemi oluyor… Bir Ermeni ustanın yanında kendisini geliştiriyor; çok zeki, sanatkardır babam… Döneminin önemli ustalarından biri oluyor. İstanbul’da herkesin tanıdığı bir insan konumuna geliyor… Tabi o dönemde sanata bakış açısı insanların işini en iyi şekilde yapma meselesi. Babamın şu düşüncesi var; “Sağlam duvar yıkılmaz”… Bize de hep bunu öğretmiştir. Biz de yıllardır işlerimizi bu şekilde yürütmeye çalıştık.
TÜRKİYE’NİN İLK BÜYÜK KABARA ÜRETİCİSİ
Babam Eyüp’te 3-4 dönüme sığan bir garaj yapıyor. Burada kurumsal firmaların araçlarının motorlarını tamir ediyor. O dönemde yanına gelip giden Emlak Bankası müdürleri Türkiye’de kabara üretiminin olmadığından bahsediyorlar. Amcamız yurt dışında ondan da yardım alarak, makinalar geliyor, zaman içinde çoğaltılıyor. 1980’li yıllara üretimini arttırarak geliyor…
Babamızın çok büyük katkısı var. Sanat, sanatkar çok önemli. Bu da temelden oluyor.”
Türkiye’de bazı ürenler üreticilerinin ismiyle anılır hale gelmiştir bizim firmamız da o şekilde. Levent Kırca’nın parodilerinde de adımız geçmiştir. Kabara aslında çok eski zamanlarda askerlerin postallarına çakılan, eskimesinler diye kullanılan bir ürün. Zaman içerisinde zarafete, aksesuara dönüşüyor. 1980’li yılların başında kabaranın yanında zımba teli üretimine geçtik. Bunu geliştirdikten sonra mobilya aksesuarlarına, düğüme ve kapsüllere geçtik. Şu anda bin’e yakın ürünümüz var ve bunları en iyi şekilde ürütmeye çalışıyoruz. En ekonomik ve en kaliteli şekilde imalat yapmak için çalışıyoruz. Makinalarımızı kendimiz geliştiriyoruz, yapıyoruz. Arge, otomasyon ve paketlemeyi de aynı şekilde. İşimizi severek yapıyoruz ve ilerliyoruz.
“DÜNYANIN İLK İKİSİNDE OLAN BİR FİRMAYIZ”
Yurt içinde bilinen tüm mobilya markaları ile çalışıyoruz; İstikbal, Bellona, Yataş’ın yanı sıra küçük ölçekli firmalar ile de çalışıyoruz. Yurt dışında ise Amerika’dan tutun da İngiltere, Azerbaycan, Sudi Arabistan, Mısır, Cezayir gibi ülkelere kadar satışlarımız var. Şunu gururla söylemek isterim ki; aslında çok büyük bir sektör olmamasına rağmen, dünyanın ilk ikisinde olan bir firmayız kabara üretiminde. Kaliteli üretim yapıyoruz.”
“Çağ Kabara; taklit değil inovasyon yapıyoruz” sloganı ile ilgili sorulara da yanıt veren Kocabaş, anlatımlarını şöyle sürdürdü: “Firma olarak önemli bir değer üretiyoruz sektörümüz adına. Fuarlarda misafirlerimiz “Bu sene ne yeniliğiniz var” diye sorar. Bunu oturttuğunuz zaman düşünmek gerekiyor, ben de düşünmeyi çok seviyorum. Biz üç kardeşiz. Gökhan Bey imalatta, Okan Bey finans ve ihracatın başında ben de biraz Arge’nin başından tutuyorum. Ama üçümüz de baş başa verip, zaman zaman babamıza da danışarak, önemli işlere imza atıyoruz. Sektörün ihtiyaçlarını karşılayabilmek, çözümler sunabilmek için inovatif çözümlerimiz oluyor. İşimizi sevdiğimiz ve benim de böyle bir merakım olduğu için bu bize avantaj sağlıyor.”
“Türkiye imalat sanayi inovasyon yapıyor mu?” sorusunu yanıtlayan Kocabaş, “İnovasyon ve Arge çalışmaları genelde bir maliyet getirir ama bunları yapmadan üretimde başarılı olmak mümkün değil. Türkiye bu konuda biraz geri kalmış olarak gözükebilir ama ben Türkiye’deki her firmanın çok canlı olduğunu görüyorum. Bütün firmalarımız az çok bir şeyler yapıyor. Bunun bir kültür haline gelmesi, sürekli yapılması lazım. Firmalar zaman içerisinde para kazana kazana bunu yapabiliyor, Türkiye’nin bu handikabı var ne yazık ki. Gelişme yaşanıyor, yeni ürün konusunda daha kat etmemiz gereken mesafeler var” dedi.
“Eğitimli, deneyimli personel bulma konusunda durum nedir?”e cevap veren Kocabaş, “Bu kanayan yara, bu hususta çok büyük sıkıntımız var. Önemli olan eğitimi kaliteli şekilde yapmak. Yüksek öğretim mutlaka gerekli bir şey değil diye düşünüyorum. Ama insanların konusunda eğitilmeleri çok önemli. Ara elemanın yetişmesi çok önemli; bu yüksek lisansta, üniversitede, lisede de olabilir. Bunun için bir eğitim politikası yeni Milli Eğitim Bakanımızın öncülüğünde mutlaka gelişecektir diye düşünüyorum. Çünkü bu bilinçteyiz, bu yolda da ilerlememiz gerekiyor. Devletimizin bu konuya sahip çıkması gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Adil bir rekabet ortamı var mı sektörde?” sorusuna yanıt veren Kocabaş, şöyle konuştu: “Eskiden ne üretseniz, müşteri satın almak için sırada bekliyordu. O zaman müşterilerden avanslar alırdık onlarla üretim yapardık. Gün geçip, ekonomi küreselleşince, rekabet şartları da değişiyor. Şimdi biz müşterilerimize kredi açıyoruz, biz müşterilerimizin peşinden dünyayı dolaşıyoruz.
Bizim firma olarak en çok dikkat ettiğimiz şey verimlilik. Sahip olduğumuz makinalarda iki kat daha fazla üretim yapılıyor ama personel sayısı iki kat daha aza indi. Personel başka alanlarda değerlendiriliyor ama bu verimlilik konumuna ulaşmak zorundayız. Bu düzeye ulaşmazsak dünya ile rekabet etmemiz mümkün olmuyor.
Çin’de biliyorsunuz çok ucuz bir iş gücü vardı. Geçirdiğimiz dönemlerde bunun çok sıkıntıları oldu. Ağırlığı fazla olmadığı için sektör ürünlerimiz örneğin çok getirildi Türkiye’ye yine getiriliyor ama rekabet şartları dünyada eşit hale gelmeye başladı. Biz kaliteli üründen hiç vazgeçmedik o bizim her zaman kazancımız oldu.”
Üçüncü kuşak Kocabaş’ların aile şirketinde çalışmaya başladığı süreç ile aile ve profesyoneller tarafından yönetilen şirketler arasındaki başarı oranını yorumlayan Kocabaş, “Bizim en çok önem verdiğimiz şey; önce saygı yaklaşımıdır. Büyük, küçük sıralaması çok önemli değil. Saygı mekanizması ve kuralları koyduğunuz zaman şirketler daha iyi bir işleyişe sahip olurlar. Profesyonel yönetilen şirketlerin, aile şirketlerine göre daha uzun ömürlü olduğu gerçeği yadsınamaz. Şahsen çocuklarımı eğitimleri konusunda serbest bıraktım. İşe başlayan Dorukhan Kocabaş, Siyaset Bilimi okudu, çok seviyordu siyaset bilimini. Mühim olan insanların sevdiği işi yapması ve ona sahip çıkmasıdır. Dünya görüşü gelişmiş bir şekilde aile işine daha çok katkı sunacağına ben inanıyorum. Biz Türkiye’ye değer katan firmalarız ve ayakta kalmamız önemli” şeklinde düşüncelerini paylaşmayı sürdürdü.
Ekonomik sürece yönelik tavsiyeler sorusuna yanıt veren Kocabaş, görüşlerini şöyle yansıttı: “Türkiye Cumhuriyetinin ham madde konusundaki eksikliklerinin devlet eliyle, Savunma Sanayinde nasıl bir ivme kaydedildiyse, bunun hammadde sektöründe de devlet eliyle geliştirilmesi ve sonra özel sektöre devrinin yapılması çok önem arz ediyor. Kimya sanayi için hammadde çok önemli hep dışardan ithalimiz oluyor. Üretim yapmamız lazım. Devletimizin ara ara bu yönde kararlar alıp, yatırımlara imza atması lazım diye düşünüyorum. Bu bizim için çok önemli.
İhracat şartlarını geliştirmek de çok önemli. Ben özellikle mikro ihracata çok önem veriyorum. Geçenlerde TİM verilerine baktım 85 bin ihracatçımız vardı, oysaki 3 Milyon 600 bin şirketimiz var üretim yapan. İhracat potansiyelimizi arttırmanın en önemli yollarından biri 10-15 kişilik firmaların da ihracata katkı sunmasını sağlamak. Bunları gerekli mercilere SİAD aracılığıyla da iletiyoruz. Şahsi düşüncelerim ama Türkiye için de önem arz edecek düşünceler bunlar.”
Orta ve uzun vadede Çağ Kabara olarak planladıkları yatırımlar olup olmadığı sorusuna son olarak yanıt veren Hakan Kocabaş, “Yatırım konjonktüre çok bağlı bir şey. Dünyada şu an ufak bir kriz var. Ama biz ‘Hiç yatırım yapmayacağız’ dediğimiz zamanlarda bile yatırım yapan bir firmayız. Tüm firmalar için bu söylenebilir esasen ancak şu dönem biraz daha stabil olmak gerekiyor. İleriye dönek geliştirme, inovasyon çalışmalarımız tabi ki var; bunları da sektörel ihtiyaçlar belirliyor” dedi.