Aileler önce iğneyi kendine batırmalı!
Okul döneminde basit bir ‘karne kıskançlığı’ olarak adlandırılan yaklaşım, çocuğun ileri yaşantısında toplumdaki davranışları açısından ciddi tehlikelere neden olabiliyor! Başarısız, itilmiş ve işe yaramaz birey olduğu algısı giderek güçlenen çocuklar, hem duygusal olarak toplumdan izole oluyor hem de şiddetli öfke atakları ile çevresine zarar verebiliyor. Acıbadem Kadıköy Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Emel Bellibaş, bu duygunun kaynağının özellikle de ebeveynlerin yanlış tutumu olduğunu vurguluyor. Hem okul dönemi hem de karne zilinin çalmasıyla başlayacak sömestrde ailelere büyük görevler düştüğüne dikkat çeken Dr. Emel Bellibaş, karne kıskançlığını önlemenin ve çocuğa doğru yaklaşımın temel kurallarını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Günümüzde sınavdan sınava koşturulan ve nota dönük değerlendirmelerle küçük yaşta ciddi bir rekabet duygusu yaşamaya itilen çocukların hele de karnesinde kırık varsa duygularında çok derin yaralar açılması işten bile olmuyor. Bunun öncelikli göstergesi ise karne kıskançlığı! Acıbadem Kadıköy Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Emel Bellibaş, karne kıskançlığının altında, çocuğun çözemediği rekabet sorunları ve bununla ilişkili yetersizlik, değersizlik duygusunun yattığını belirterek “Bu duygunun kaynağı ebeveyn ve çevre tutumudur. Burada önemli olan çocuğun kendi iyi olduğu alanlarının ayırımında olması, kötü notlarının da düzeltilebileceğine inancının bulunmasıdır. Bunlar yoksa ve ebeveynler tarafından notlar ya da genel yetenekler sürekli karşılaştırılarak çocuğa yetersizliği hatırlatılmışsa, yenik düştüğü duygusu ve beraberinde şiddetli öfke atakları yaşanabilir. Çocuk bu öfke duygusuyla baş edemeyip iyi notları olan arkadaşlarına sözel ya da fiziksel zarar verme yoluna gidebilir” diyor.
Reddedilmiş hissediyor, savunma geliştiriyor
Çocuğun zamanla kendisinin zaten başarısız, ‘diğerlerinin’ başarılı ve yeterli olduğunu kanıksayabileceğini, bu duygunun giderek kendisinin kaybetmiş, itilmiş, işe yaramaz bir birey olduğu yönündeki algısını güçlendireceğini belirten Dr. Emel Bellibaş “Oluşan algı, oldukça büyük bir tehlike içerir. Çünkü çocuk ve yaşı büyüdükçe genç bir süre sonra kendini işe yaramaz, üretmeyen, toplum tarafından reddedilmiş biri olarak görür. Toplumun onayladığını dışlayan, aşağılayan, kendini farklı ve bir açıdan üstün gibi hissedeceği davranış biçimleri geliştirmeye başlayan genç, duygusal olarak da kendini diğer bireylerden izole eder, olmadık yerlerde öfkeli ve gergin davranarak bireyleri aşağılamaya çalışır. Temel duygu, onların sıradan, kendisinin farklı olduğu gibi, aslında bir savunma duygusudur. Ancak genç ve sonrasında erişkin, kendini böyle rahat hissedecektir. Başka kimlik özellikleri geliştirerek tümüyle uyum göstermeyi reddeden, öğrenim ve çalışma hayatını gereksiz ve ezici bulan insanlar da bu gruptan çıkabilmektedir” diyor.
Erişkinlerin başarı hırsı zarar veriyor
Karnesi iyi olan çocukların da ailelerinin etkisiyle yanlış bir tutuma girebildiğini vurgulayan Dr. Emel Bellibaş, başarıya odaklanmış, sürekli başarılı örnekler veren ve başarısızlığı büyük bir değersizlik duygusu gibi algılayan erişkinlerle büyüyen çocukların da, karne notu düşük arkadaşlarını yargılayabildiğini, ağır biçimde eleştirebildiğini, zaman zaman hakarete varan söylemlerde bulunabildiğini söylüyor. Arkadaşlarının değerlendirmeleri, bazen acımasız söylemleri çocuğun rahatsızlık düzeyini çok arttırdığında, Depresyon, Kaygı Bozuklukları, Uyum Bozuklukları gibi ruhsal rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor.
Tiroit hatta kansızlık bile yol açabiliyor
Karnesinde notları düşen ya da zayıf getiren çocuklarda ailece bunun nedenlerinin araştırılması gerektiğini belirten Dr. Emel Bellibaş, “Öncelikle ‘karne notlarında düşüklük yeni mi?’, ‘bir süredir devam eden bir durum mu?’, ‘okulun ya da öğretmenin dikkatini çekecek ölçüde önemli bir sorun olarak ne zaman algılanmaya başlandı?’ soruları yanıtlanmalıdır. Çünkü çocuklarda akademik başarı sorunu sıklıkla bir sürecin sonunda ortaya çıkmaktadır” diyor. Çocuğun duygusal sorunları, arkadaşlarıyla sorunları, uyku ya da iştah sorunları kadar tıbbi, hormonal sorunlar ya da henüz fark edilmemiş sorunlarının da başarısında gerilemeye neden olabileceğini vurgulayan Dr. Emel Bellibaş “Örneğin tiroit hormon dengesinde sorunlar ya da kansızlık tablosu çocuklarda ciddi algılama ve dikkat sorunu, isteksizlik yaratabilir. Başarısızlığın kaynağını belirlemek ve bununla ilgili önlemler alarak çocuğa destek olmak gerekliliği nettir” diyor. Anne bananın her olumsuz durumda çocuğa koşulsuz destek olacağını, sorunun ne olduğunu ortaya çıkarıp çözümü için ona yardım edeceğini hissettirmesinin son derece önemli olduğunu vurgulayan Dr. Emel Bellibaş, “Bu aynı zamanda çocukla ilişkimizi sağlamlaştırmak, güven tazelemek için iyi bir fırsattır. Okulun rehberlik birimi, öğretmeni, pedagog ya da gerekirse çocuk psikiyatristinden de destek alınmalıdır” diyor.